5 Ağustos 2017 Cumartesi

Bir Üst Lige Çıkmak

Orta gelir tuzağına takılıp kalmamızla ilgili görüşümü de paylaşmak isterim.

Gözlemlerime göre bir üst lige çıkmanın formulü sonuç kadar sonuca nasıl ulaştığına da önem vermek.
Mevcut kamu, özel sektör yöneticileri ve patronlar bu açıdan yetersiz.  Bu kişileri takımları 2. ligten 1. lige çıkaran ve sonra da kümede tutan teknik direktörlere benzetiyorum.
Takımlarını şampiyonlar liginde final oynatan teknik direktörler ise bunlardan ayrılıyor. Bizim bu ikinci tip yöneticilere ihtiyacımız var. Aya giden roketlerle de bir benzetme yapabiliriz.
Roketin birinci aşaması uzay sınırına ulaşmayı sağlar. İkincisi ise aya varmayı sağlar. Aya gitmekse hedefimiz...

Gidilmesi gereken yol ve oraya nasıl ulaşılabileceği ile ilgili fikirlerim var. Özeti insanların içindeki potansiyeli ortaya çıkarmak. Özellikle yöneticilerin daha sakin kafayla kararlar vermesi çok önemli.
Satrançtaki gibi birkaç hamle sonra düşünülerek kararlar verilmeli.  Karar verici yöneticilerin iş yüklerini azaltacak şekilde yapılanmaya gidilmeli.  Düşünerek aşılmayacak sorun olmadığına inanıyorum.
Günümüzün en büyük problemi yöneticilerin kafalarını çok şeyle meşgul edip stratejiye yeteri önem vermemeleri. Dünyadaki akımlara (endüstri 4 vb) kapılarak hareket etmek en iyi ihtimal ile mevcut yerinizi korumanızı sağlar. Mevcut durumları irdeleyip kendi rotanızı belirlemek ise birinci olmayı.

Ülkemiz ancak çalışanlarına ve şirketine yatırım yapan kurumlarla ileri gidebilir. Gözlemim pek çok patronun kazandığı parayı kendine harcadığı, şirketinin sermayesini büyütmediği, az sayıda ve az para ile adam çalıştırmaya gayret ettiği.  Bu şekilde yerimizde saymaya devam ederiz. Politikacılar bu kesimden oy alabilmek için onları da destekliyorlar. Bu sorunu da çözebilmek için bu tarz firmaları da hizaya sokacak bazı düzenlemelere gidilmeli.
Planlamalarımı hep iki koldan geliştiririm. Biri ideale giden yol, diğeri yoldaki engelleri desteğe çevirecek yöntemler. Muhteşem Yüzyıl dizisinde Anadoluda çıkan bir ayaklanmaya bazı beylikler de dahil oluyor. Pargalı Anadoluya gelip önce bu beylikleri bu ittifaktan uzaklaştırıp kendi tarafına çekiyor sonra da tek başına kalan esas ayaklanmacıyı yok ediyor.  Yol üzerindeki engeller hesaba katılmadan geliştirilen stratejilerin başarılı olma şansları da düşük olur.

Son sözümü de rant üzerine söylemek istiyorum. Ülke ekonomisini büyütmeyi insanın vücüdunu büyütmesine benzetirsek.  Rant ile büyüyen bir ekonomi ekmek ve makarna ile büyüyen bir vücuda benzer. Sonuçta fos pehlivan çıkar ortaya. Fos pehlivanın cüssesi iridir ancak bu cüssedeki kas yağ oranı dengesizdir. Gövde ağırlığına oranla kas miktarı düşüktür. Bu da hızlı ve güçlü hareket etmesine engel olur. Düşük kas yoğunluğu nedeniyle cüssesine oranla kolay hasta olur ve yine cüssesine oranla ağır yükleri taşıyamaz. Aynı cüssede kas yoğunluğu fazla bireyler taşı sıksa suyu çıkarırken fos pehlivanlar ağır gövdelerini taşıyamayan zayıf kaslarıyla sürekli sağlık problemi yaşarlar.
Fos pehlivan yorgan döşek yatan insan değildir sadece sağlıksız bir bireydir.  Rant problem değil diyen bireyler için söylüyorum bu sözümü.  Ranttan ekonomi ölmez. Ancak en ufak konu ekonomiyi hasta eder ve kırılgan olmasına neden olur. İşin kötüsü fos pehlivanlar yeme alışkanlıklarını da kolay kolay değiştirip ekmek yemeden sebze ve et ağırlıklı beslenmeye geçemezler. Bizim de ranta alışmış kesimi üretmeye ve inovasyona yönlendirmemiz her geçen gün daha da zorlaşıyor.

Son sözüme bir ekleme de inovasyon konusunda:  Inovasyonun amacı önemli. Firmalarımızın çoğu PR amaçlı yapıyor bu çalışmaları. Bu da bizi ileri götürmüyor. Çok basit bir inovasyon endeksi oluşturulabilir.
Örnek:  Beyaz eşya üreticisi ürettiği inovatif çamaşır makinesinden elde ettiği kar ile bütün çamaşır makinelerinden elde ettiği karı orantılarsa inovasyon endeksini bulur.  Inovasyonu kar elde etmek amacı ile yapmamız gerekir. Gösteriş amacıyla değil !!!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder